Güncel

4+4+4 üzerine Eğitim-Sen ile röportaj

İstanbul: Meclis komisyonunda tekme-tokat, yumruklarla geçirilen ve kamuoyuna eğitimin bölünmesi, 4+4+4 şeklinde yansıyan yasa tasarısı tartışılmaya devam ediyor. AKP’nin ne söz konusu yasadan etkilenecek tarafların görüşünü aldığı ne de meclis içindeki partileri dinlediği değişiklik adeta meclise paraşütle indi. Tasarının neler getireceği etraflıca tartışılmadan tasarı kavga-gürültü geçti.

Özgür Gelecek gazetesi olarak biz de yapılan değişikliği on yıllardır bilimsel, parasız ve anadilde eğitim mücadelesi veren Eğitim-Sen’den 3 No’lu Şube Başkanı Hüseyin Tosu’ya sorduk.

– İsterseniz söyleşimize basına 4+4+4 olarak yansıyan değişikliğin ne olduğu ile başlayalım. Tam olarak nedir bu değişiklik?

– Bu sistem eğitimin kademelendirilmesi demektir. Halihazırda eğitim özellikle 28 Şubat’la birlikte zorunlu sekiz yıl olarak yeniden yapılandırıldı ve İmam Hatiplerin orta kısmı kapatıldı. O süreçte yine Kuran-ı Kerim kurslarına gidecekler için yaş sınırı yükseltildi. Bu iktidar, 28 Şubat’ın bir ürünüdür. Bu sistem çocuğa, ilkokul 4’ncü sınıfa geldiğinde mesleki yönlendirme yapılması demektir. 9 ve 10 yaş arasında çocuk tercih yapmak durumunda kalacak. Bu durumda tamamen ailenin tercihine göre meslek seçimine yönlendiriliyor. Bu mesleki yönlendirmede ise ikinci 4’te çok seçenek yok önümüzde. İki durum var; bir orta öğretime normal devam etme bir de İmam Hatip var.

İmam Hatiplerle ilgili önceki okullar var, kadro da var. Bu okullar hemen açılacak. İkinci 4’ten sonra da yönlendirme bitmiyor. Özellikle komisyon çalışmalarında bu getirildi. Önceki taslakta yoktu. “2’nci dört”e paket programlar koydular. Öğrencinin “2’nci dört”te eğer Fen’e ilgisi varsa Fen paketine, teknik anlamda ilgisi varsa teknik pakete,  İmam Hatip içinde din paketi var. Bunu tersten okursak yani “2’nci dört”te İmam Hatipler dışında Kuran-ı Kerim, Fıkıh gibi İmam Hatip dersleri bütün ilköğretime yayılmış olacak.

Aslında yapılan tüm öğretimin İmam Hatip haline getirilmesidir. Tam da başbakanın “dindar nesil yetiştirme” projesine denk düşen bir durum. “2’nci dört”ten sonra İmam Hatip’te var olan programlar konulacak. Bu kadar din dersi, İmam Hatip vs. ile aslında mevcut İlahiyat mezunlarının altından kalkması mümkün değil. Buna da bir çare düşünmüşler. Anayasa referandumuyla müftülerin, cami hocalarının okullarda ders vermesinin de önü açıldı. Herhangi bir mahallenin okulunda o mahallenin cami hocası gelip Kuran-ı Kerim dersi, fıkıh dersi verecektir. Dolayısıyla bu ne kadar bilimseldir ne kadar pedagojiktir? Ciddi bir sıkıntıdır. Bizi düşündüren konulardır bunlar.

Olay sadece çocuğunu İmam Hatibe veren ailelere bir özgürlük tanıma sorunu değildir. Yeni bir nesil oluşturulmaya çalışılıyor. İdeolojik perspektif belirlenmiş. Kendi siyasal amaçlarına uygun bir Türkiye yaratma çabası var.

– AKP 10 yıldır hükümette, neden bu değişikliği şimdi yapıyor. Veya daha önce neden yapmadı?

– AKP, başbakanın söylemiyle çıraklık döneminde henüz iktidar olamamıştı. Politikalarını hayata geçirebilme cesaretine sahip değillerdi. Çıraklık ve kalfalık dönemlerinde kendileri açısından riskli buldukları ordu, emniyet, yargı vs. alanlarda kendilerine uygun bir kadrolaşmaya gittiler. Engel gördükleri, muhalif gördüklerini Ergenekon, KCK, Devrimci Karargah adı altında gazeteci ve aydınları da bunlara dahil ederek toplumu bir şekilde hizaya getirdiler. Ustalık döneminde artık ortada engel yok, muhalefet yok, dolayısıyla politikalarını rahatlıkla yaşama geçirebilecek bir ortam yakaladılar. Yoksa ilk geldikleri dönemde yaparlardı.

– Değişikliğin çok tartışılan bir yanı da çocuk emeğine ilişkin. Değişiklikle bu alanda yoğun bir sömürünün de önü açılmış oluyor değil mi?

– Gelişen eğitim sistemleri dikkate alınarak hazırlanmış bir sistem değil bu. Çocuğun eğilimleri henüz belli değilken mesleki bir yönlendirme yapılmış olacak. Dünyada öngörülen ortalama yönlendirme yaşı 14-16 arası. Çocuk ya 8. sınıfta ya da 9. sınıfta yönlendiriliyor. Bu sistem bunu ortadan kaldırıyor ve yönlendirmeyi 9-10 yaşına indiriyor.

Kademeli eğitimden önce çıraklık yaşı 14 civarındaydı. Yine ucuz işgücü vardı ama bu yasal bir statü kazanmış durumda değildi. Şirketler stajyerleri belli bir sayı oranına göre alabiliyorlardı. 10 işçiye bir stajyer şeklinde. Bunu da kaldırabilecek bir yasa olmalıydı.

Yasada çalışma yaşı stajyer öğrencilerde 14’ten 11’e düşürüldü. 11 yaşındaki bir çocuğun çalışmasına yasal bir statü kondu. Yani siz herhangi bir firmaya gidip stajyer olarak çalışabilirsiniz. Yani bir firma istediği kadar işçiyi stajyer statüsünde işe alabilir. Referandumdaki değişiklikle birlikte örneğin daha önce ortalama 240 TL geçiyordu öğrencinin eline, şimdi 20 çalışanın üstünde ise işyeri 180, altındaysa 90 TL geçiyor. Ücretler referandumla düşürüldü.

Diyelim ki X şirketinin 10 bin çalışanı var. İşçi sayısı toplam üzerinden değil bunun bir şubesindeki çalışan üzerinden hesaplanıyor. Ortalama ise 20’nin altıdır. Dolayısıyla ücret çoğunlukla 90 TL. Meslek öğrencileri yasasına göre şirket 10 işçiye bir stajyer çalıştırıyordu, bunu kaldırdılar. İki kadrolu işçi, 50 stajyer çalıştırabilir. Dini boyuttan ziyade çocuk emeğinin sömürüsünü öne çıkarıyoruz. Vatandaşla doğrudan karşı karşıya geliyoruz “Bunlar dinsiz, AKP karşıtı” gibi ama aslında yoksulların sürekli yoksul kalmasına, onların emeğinin sömürülmesine neden olan ve bunu yasalaştıran bir sistem olmasından dolayı karşı çıkıyoruz.

– Peki ya kız çocukları bundan nasıl etkilenecek?

– Eski taslakta; “kız ve erkek öğrencilerinin okutulması zorunlu ve parasızdır” diye bir ifade var. Yeni düzenlemede bunu çıkardılar. Yarın anayasadaki küçük bir değişiklikle eğitim zorunlu olmaktan çıkarılıp paralı hale getirilebilir. Kız çocuk vurgusunun çıkarılmış olması bizi kaygılandırıyor. Yeni yasada durum şöyle: “Mecburi eğitim çağı 6-13 arasındaki çocukları kapsar…” ne parasız olduğuna dair bir vurgu var ne de kız çocuklarına dair bir vurgu . 12 yıllık eğitim zorunlu görünüyor aslında öyle değil, zorunlu eğitim sekiz yılla sınırlanıyor ve kız çocukları için 2’nci dörtten sonra açık öğretimin önünü açıyor. Bu kız çocuklarının okutulmamasına yol açabilecek önemli bir değişikliktir.

– 4+4+4’ün meclise gelme şekli de bir hayli ilginç. Milyonları etkileyen böyle bir değişiklik birkaç milletvekilinin önerisi ile daha ne olduğu bile yeterince anlaşılamadan geçti…

– 17 milyon öğrenciden bahsediliyor, yalnızca anne babayı saysak 34 milyonluk bir nüfusu etkiliyor. Bu konuda kafa yoran çevreler var, akademisyenler var, sendikalar var. Geçmişten bu yana yaptığımız 4-5 tane eğitim kurultayımız, hükümete sunduğumuz kitaplar var. Bu eğitimin taraflarının görüşlerinin alınmaması bir garabet ortaya çıkarmıştır.

Çoğunluk anlayışına dayanarak kendi ideolojik bakış açılarını dayatmışlardır. Bu ya darbeyle belli bir fikrin dayatılması ya da iktidardaki çoğunluğun dayatması aynı anlama gelmektedir. Uzun vadede onların başına bela olacaktır. Çünkü sistemin bilimsel bir yanı yok. 20 dakika gibi bir süre içinde 30 madde komisyondan geçti.

– Eğitim-Sen’in bu alanda önemli bir birikimi söz konusu. Siz nasıl bir eğitim sistemi öneriyorsunuz? 4+4+4’e karşı bundan sonra ne yapmayı hedefliyorsunuz?

– Eğitim-Sen, eğitime politik, ideolojik tahlillerle yaklaşmıyor.  Eğitim-Sen’in öngördüğü sistem bilimsel, demokratik, anadilde eğitimdir. Anadil vurgusu özellikle önemlidir. Sistem olarak öngördüğümüz okul öncesi 2 yıl, daha sonra 9 yıl kesintisiz eğitim olmalıdır. Ve sonrasında lise olmalıdır. Bu şekilde 14-15 yaşa tekabül etmektedir. Dünyadaki yaygın uygulama da  budur. Çocuğun tercihleri, özellikleri, yetenekleri bu yaşlarda ortaya çıkar. Mutlu olacağı bir meslek seçecektir bu durumda. Okul öncesi çocukların sosyalleşmesi önemlidir. Ama Doğu’da bu uygulama asimilasyon amacıyla kullanılmıştır. Kürtçe’nin unutturulması amacıyla hiçbir yerde uygulama yokken burada uygulanmıştır. Tabii burada amaç çocuğa anadilinin unutturulmasıdır.

Uzun bir süredir ciddi bir eylemlilik süreci içindeyiz. Kamu emekçilerini ve işçileri ilgilendiren birçok yasaya karşı bir mücadele hattı öngörüyoruz. Bir miting örgütlüyoruz. TMMOB, TTB, DİSK ve KESK olarak. Muhtemelen Ankara’da bir miting olacak. Açıkçası biz bu birlikteliği genişletmek istiyoruz. Buna Türk-İş’in de dahil olması gerekiyor. Sendikalarla sınırlı bir birlikteliği de öngörmüyoruz. Kapsamlı bir saldırı dalgası var. Geniş bir cephe yaratmak gerekiyor.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu