GüncelMakaleler

ANLİZ | GARÊ’DEN GERİYE KALANLAR

"AKP, Garê saldırısında darmadağın oldu. Tüm çırpınmalarına rağmen başarısızlıklarını tersine çevirmeyi başaramadılar. AKP, bundan sonra gündemi HDP üzerinden sürdürmeye çalışacaktır. Kitlelerin dikkatini şovenizme çekerek yeniden “ülkenin bekası” hikayesini sürdürmeye çalışacaktır"

10 Şubat 2021 günü TC ordusu 41 savaş uçağı, saldırı helikopteri, İHA ve SİHA’larla saldırdığı Garê’den 4 gün sonra büyük bir hezimetle geri çekilmek zorunda kaldı.

Bu saldırıyı iki ana başlık altında değerlendireceğiz;

Birincisi: Askeri boyutu, ikincisi: Politik boyutu.

 

Saldırının askeri boyutu…

Bu saldırının iki hedefi olduğu anlaşılmaktadır: a) Kürt Ulusal Özgürlük Hareketi’nin Türk savaş birliklerinin çeşitli birimlerine bağlı unsurlardan oluşan 12 kişilik esir grubunu kurtarmak. b) PKK’nin alanda bulunan bazı yöneticilerini kaçırmak, olmuyorsa katletmek…

İçlerinde MİT elemanları ve paralı askerlerin bulunduğu 12 kişilik bu grup, yaklaşık 6 yıldır PKK’nin elinde esir tutuluyordu. Bu esirlere ilişkin bir girişimde bulunmayan, ailelerin çağrılarına kulak tıkayan AKP iktidarı, operasyon başarısız sonuçlanınca timsah gözyaşları dökerek “kayıplarına sahip çıkmaya” başladı.

İnsan Hakları Derneği, HDP ve çeşitli kurumlarca konuyla ilgili defalarca iktidara başvurulmuş, ancak esirlerin alınması için “bir heyetin görevlendirilerek, PKK ile ilişkiye geçilmesi” istemi her defasında bizzat R.T.Erdoğan tarafından reddedilmiştir. Gerekçe ise “Türkiye’nin büyük bir devlet olduğu ve teröristlerin muhatap alınmayacağı” olmuştur.

Bunun, bir ikiyüzlülük olduğu daha önceki esir alımlarında görülmüştür. PKK, Garê operasyonu sonrası: ”Bugüne kadar 385 esir çeşitli girişimler sonucu bırakıldı. Bu esirler de diyalog yoluyla bırakılabilirdi. Türk devleti hiçbir girişimde bulunmadı” açıklaması yaparak iktidarın iki yüzlülüğünü bir kez daha ortaya koydu.

Garê saldırısı askeri olarak tam bir hezimettir. TC ordusu tüm teknik üstünlüğüne rağmen yenilmiştir. Daha ilk hamlede komuta kademesini kaybeden TC ordu güçleri, panik içinde savunmaya geçmiş ve 4. gün geri çekilmek zorunda kalmıştır. Saldırı sırasında savaş esirlerinin tutulduğu mağara, savaş uçakları tarafından kimyasal gazla bombalanmış ve esirler öldürülmüştür. Bombalama esnasında 14 gerilla da ölümsüzleşmiştir.

Garê saldırısı, savaşta belirleyici olanın insan olduğunu bir kez daha göstermiştir. Savaşta teknik üstünlük, ağır silahlar, savaş uçağı, İHA ve SİHA’larla bazı muharebeler kazanılabilir. Direnişçiler bazen fazlasıyla kayıp da verebilirler. Bunun yaşandığı dönemler olmuştur. Bu, savaşın sürdüğü alan ve coğrafya bakımından her zaman aynı sonuçlar doğurmaz. Garê böyle bir yerdir. Sıra dağlar silsilesinden oluşan bu coğrafya, gerillanın kararlı duruşuyla birleşince TC bozguna uğramıştır.

 

Haksız olanlar er ya da geç kaybetmiştir!

Sınıf mücadelesi ve ulusal mücadele tarihleri bunu yüzlerce kez doğrulamıştır. Baskıcı, haksız ve zalim ordular girdikleri ülkeleri, coğrafyaları, bölgeleri işgal ettiklerinde binlerce insanı katletse de sonunda hep kaybetmişlerdir.

ABD dünyanın en “modern ordusu” olarak girdiği her yerde sonuçta kaybetmiştir. Vietnam’da silah ve teknik üstünlüğüne karşın Vietnam direnişi karşısında dayanamamış ve terk etmek zorunda kalmıştır. Fransa, Cezayir de Rusya Afganistan’da, kaybetmiştir. TC, 1993 yılından bu yana sayısız defa Irak Kürdistanı’na saldırılar düzenlemiş, hiçbir saldırı ve işgalde başarılı olamamıştır. Katliamlar yapmış, Kürt köylerini yakıp yıkmış, insanları göçe zorlamış ancak, her defasında bir başarı elde edemeden geri çekilmek zorunda kalmıştır.

Bunun daha da fazlası var. 1984 yılından bu yana Kürtler kendi bağımsızlıkları için savaşıyorlar. Açıklanan resmi rakamlara göre TC devleti bu savaşta 400 milyar dolar harcama yapmasına rağmen Kürt Ulusal Özgürlük Hareketini bitirememiştir.

Bugüne kadar 5 bin Kürt köyü boşaltılmış, 5 milyon köylü yerlerinden edilmiştir. 17 bin kişi faali belli şekilde kaybedilmiş, savaşta 50 bin Kürt direnişçisi katledilmiştir. Türk devleti her defasında “PKK’yı bitirdik” naraları atmaktadır.

Bu durum direnişin haklılık ve kararlılığından ileri geliyor. Zalimler her zaman kaybetmiştir. Garê’de de olan budur. İktidar, savaşı son 10 yıldır oluşturduğu paramiliter güçler üzerinden yürütüyor. Bu gücünün oluşumundaki en büyük etkenler olarak, nizami ordunun “yeterince savaşmadığı, operasyonlarda askerlerin gerekli kararlılığı göstermediği, ölen askerlerin şehit sayılarak devlete pahalıya mal olduğunu” vb. savunuldu.

Faşist rejim bu gerekçelerle paramiliter güçler oluşturarak savaşı sürdürmeye karar vermiş görünüyor. R.T.Erdoğan’ın ölen bu paramiliter güçler için “ölenler üç beş kelle” demesi boşuna değildi.

Saldırının politik boyutu

Saldırı öncesi 8 Şubat günü R.T.Erdoğan, ”Çarşamba günü size büyük bir müjdem var” diyerek saldırının her şeye rağmen başarıyla sonuçlanacağını hesaplamıştı. R.T.Erdoğan’dan bir gün sonra ise Savunma Bakanı Hulusi Akar, bir grup gazeteci ile yaptığı toplantıda “Kandil miti bitecek” açıklaması yaptı ve bundan bir gün sonra da TC ordusu Garê saldırısını başlattı. ”Pençe Kartal-2 Harekatı” adı verilen saldırı, R.T.Erdoğan’ın açıklamalarındaki ”mutlak başarı” açıklamasıyla örtüşmektedir.

Saldırı öncesi yapılan yeni anayasa tartışması, HDP’nin kapatılma girişimi, işsizlik, pandeminin yönetilememesi, ekonomik kriz, yoksulluk vb. tüm bu gelişmeler saldırıyla kazanılacak “büyük zafer”le tersine çevrilecek ve böylece AKP nefes alacaktı. Ancak, evdeki hesap çarşıdakini tutmadı ve iktidar kaybetti.

AKP iktidarı her sıkıştığında “devlet, millet bayrak” edebiyatıyla toplumu milliyetçi duygular etrafında birleştirmeyi denedi. Bu sıkışmışlıktan kurtulmak için ya Irak Kürdistanı’nda Kürtlere saldırmış ya Suriye’de Kürt topraklarını işgal etmiş ya Yunanistan’la gerilimi yükseltmiş ya Akdeniz’e araştırma gemileri göndermiş ya da Libya ve Azerbaycan’a asker göndererek dikkatleri iç sorunlardan ülke dışına taşımıştır.

Tüm yaptığı, “ülkenin beka sorunu var” diyerek kitleleri yanında tutmaya çalışmaktan ibaret olmuştur. Bunu yaparken çoğunlukla burjuva muhalefeti de yanına alarak bugüne kadar gemisini yürütmüştür.

Ancak AKP iktidarı Garê saldırısı sonrası burjuva muhalefetten de umduğunu pek bulamadı. MHP dışında hiç kimseyi yanına alamayan R.T.Erdoğan, bildik jargonuyla herkesi “vatan haini” ilan ederek işin içinden çıkmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Garantilediği ”müjde”yi veremedi. Açıklama yapacak cesareti bulamayınca ilk açıklamaları H. Akar ve S. Soylu’ya yaptırdı.

S. Soylu, uğradıkları hezimeti evirip çevirip bir “başarı” olarak göstermeye çalıştıysa başarılı olamadı. Bunu yapamadığı yerde kamuoyunun tepkisi ve burjuva muhalefetin eleştirilerinin önüne geçmek için operasyonla ilgili mecliste bilgi vereceğini açıkladı.

Bir gün önce CHP ve İyi Parti’yi ziyaret eden H. Akar ve S. Soylu, Meclis’te açıklama yapma yerine HDP’ye saldırdı. H. Akar ve S. Soylu, öldürdükleri 13 kişiyi PKK öldürmüş gibi göstererek zafer kazanmış komutan havasında yalanlar söyleseler de kendi tabanlarını bile ikna edemediler.

İç kamuoyundan umduğunu bulamayan AKP iktidarı, gözlerini ağababaları emperyalistlerden gelecek açıklamalara çevirdi. Orada da aradıklarını bulamadılar. Ağababaları ABD’nin Dışişleri Sözcüsü Ned Price basına verdiği demeçte, ”Eğer Türk vatandaşların” PKK ”tarafından öldüğüne dair haber teyit edilirse, bu eylemi en güçlü şekilde kınıyoruz” açıklamasıyla esirlerin Türk ordusu tarafından öldürüldüğünü ima etmiş oldu. Bu açıklamanın ardından R.T.Erdoğan basına yaptığı açıklamada ”NATO ortakları olarak bu açıklamayı ABD’den” beklemediğini söyleyerek ”yalnız bırakıldıklarını” ima etti.

AKP iktidarı sıkıştıkça yalan üstüne yalan söyleyerek sorumluluktan kurtulmaya çalışsa da bir türlü başarılı olmadı. R.T.Erdoğan’ın propaganda bakanı S. Soylu, Hitler’in propagandan sorumlu Bakanı Gobels gibi konuştuğu tüm platformlarda yalan üstüne yalan söylemeye devam ederek hem kendilerini hem de R.T.Erdoğan’ı kurtarmaya çalıştıysa da başarılı olmadı.

S. Soylu çıktığı bir televizyon programında Garê saldırısı öncesi Pervin Buldan ve bazı milletvekillerinin Garê’yi ziyaret ettiklerini iddia ederek bir kez daha HDP’yi teşhire yöneldi, bu da tutmadı ve Soylu’nun gösterdiği fotoğrafların çözüm sürecine ait olduğu ortaya çıktı.

İyi Parti Genel Başkanı M. Akşener partisinin grup toplantısında R.T.Erdoğan’ı utanmazlıkla eleştirerek, “Felaketten siyaset devşirmeye çalışıyorlar” dedi. Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu ise: “Cumhurbaşkanının açıklamalarına bakılacak olursa; başarısızlıkla sonuçlanan bir kurtarma operasyonu olduğu anlaşıyor. Buna rağmen iktidarın, sanki bu başarısızlık muhalefete aitmiş gibi bir tavır sergilemesini kabullenmek mümkün değil” ifadelerine yer verdi. CHP lideri Kılıçdaroğlu da partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, Gare saldırısında yaşanan hezimetin doğrudan sorumlusu olarak Cumhurbaşkanı R.T.Erdoğan’ı işaret etti ve yanıtlaması amacıyla beş soru yöneltti.

Burjuva muhalefet partilerinin yaptıkları bu açıklamalar AKP’yi Gare saldırısında yalnız bıraksa da bu elbette tutarlı oldukları anlamına gelmiyor. Tüm burjuva partiler, Kürtleri yok sayarak, sınır ötesi operasyonlara yeşil ışık yakarak “’tek devlet, tek bayrak, tek millet” söylemleriyle hep AKP’nin yanında oldular. Sıra Kürt halkına geldiğinde AKP’den farkı olmayan bu partiler, bu kadar açık bir başarısızlığa ortak olmak istemedikleri için bu sefer R.T.Erdoğan’ın yanında olmadılar.

 

Saldırıda Türk devletinin yanında yer alan güçler

TC devleti Kandil ve son olarak Garê ‘ye yaptığı saldırıda Irak Federe Kürt Bölgesel Yönetimi’nden hep destek aldı. Mayıs 2019 tarihinden bu yana ”Pençe 1-2-3” ve ”Pençe Kartal” adını verdiği birçok saldırı gerçekleştirdi. Garê saldırısı öncesi Savunma Bakanı H. Akar’ın Ocak ayında Bağdat ve Erbil’e yaptığı ziyaret sonrası Garê’ye yapılan saldırının Bağdat ve Erbil yönetimine onaylatıldığı netleşmiş oldu. Bu görüşmelerde TC’nin Şengal’e de bir saldırı gerçekleştirebileceği konuşulmuş olacak ki, R.T.Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” açıklamasını yapmıştı.

Bir diğer destek gücünün de Almanya’dan verilmiş olduğu gündeme getirildi. Alman Sol Parti Milletvekili Andrej Hunko ANF’ye verdiği demeçte: ”Bence Türkiye operasyon planını Almanya’ya sundu ve herhangi bir itiraz almayınca da hayata geçirdi” açıklamasında bulundu. Hunko verdiği demecin devamında: ”Türk devletinin askeri harekâtından yaklaşık bir hafta önce Türk Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın Berlin’de ağırlandığı” ve ”Alman mevkidaşı Annegret Kramp-Karrenbauer ile yaptığı görüşmede operasyonun planının büyük ihtimalle gündeme gelmiş olabileceğine” dikkat çeken Alman parlamenter devamla şunları söyledi: “Berlin’deki görüşmeden iki taraf da memnun kaldığını açıkladı.

Bu bize Erdoğan rejiminin Almanya’dan beklediği onayı aldığının göstergesidir. Ayrıca savunma bakanlarının görüşmesinden birkaç hafta önce de iki ülkenin dışişleri bakanları Maas ve Çavuşoğlu bir araya geldi. Bu görüşmenin ardından iki bakanın samimi pozlarla Türkiye’nin batıyla sorunlarının çözümü için adımlar attığı ve ilerleme olacağı belirtmesi dikkat çekti. Neyin karşılığında böyle bir sürecin başlamasına karar verildi? Şüphesiz bu Türkiye’nin bir konuda istediği onayı kopartmaktan başka ne olabilir.”

Almanya ve Avrupa Birliği’nin sessizliğinin de dikkat çekici olduğunu ifade eden Andrej Hunko demecinin devamında şu değerlendirmeyi yaptı: ”Almanya ve AB’nin hiçbir şekilde bu operasyona yönelik bir kınama veya üst düzeyde bir açıklama gelmemesi, sesiz kalınması da bu saldırıdan haberdar oldukları tezimi güçlendiriyor.” Bunu doğrulayan en önemli gelişme ise Merkel hükümetinin verilen soru önergesine ”bu bir devlet sırrıdır” gerekçesiyle cevap vermemesidir.

Almanya’nın yıllardır R.T.Erdoğan’a sahip çıktığı biliniyor. RTE ne zaman sıkışsa ya da AB’nin yaptırım girişimi gündeme gelse Almanya hep onun yanında oldu. AB dönem başkanlığı döneminde Türkiye hakkında gündeme gelen yaptırım kararını öteleyen yine Almanya oldu. TC rejimine Gare saldırısında bir desteğinde ABD emperyalizminden geldiği söylenebilir. Irak hava sahasının ABD kontrolünde olduğu bilindiğinde, TC rejiminin hava harekatı düzenlemek için ABD’den izin aldığı ve hatta istihbarat desteği sağlandığı anlaşılmaktadır.

 

Sonuç olarak

AKP, Garê saldırısında darmadağın oldu. Tüm çırpınmalarına rağmen başarısızlıklarını tersine çevirmeyi başaramadılar. AKP, bundan sonra gündemi HDP üzerinden sürdürmeye çalışacaktır. Kitlelerin dikkatini şovenizme çekerek yeniden “ülkenin bekası” hikayesini sürdürmeye çalışacaktır. Anayasa tartışmasını başka kılıflarla gündeme getirmeye çalışa da çok başarılı olacağı görülmemektedir. Yasal engeller iktidarın başka gündemlere yönlendirecektir. MHP ile mümkün olduğu kadar yola birlikte devam edecektir.

AKP, fazla tutmayacağı için HDP’nin kapatılması yerine mevcut HDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılması, milletvekilliklerinin düşürülmesi ve ihtiyaç duyduğu milletvekili sayısını bir ara seçime giderek tamamlama planın olduğu kamuoyunda tartışılan konular arasında bulunmaktadır. AKP’nin bu konuda MHP ile uzlaşması mümkündü

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu