GüncelKültür&Sanat

Ji bo Azadiyê; Gemileri yakanların hikayesi

Ji Bo Azadiyê’nin bu kadar ilgi görme nedeni sadece görkemli bir direnişin filmleştirilmiş olması değil. Sinema tarihine iz bırakacak olan, filmin bir bütün yapım aşaması ve emek süreci de yeni bir filme konu olacak nitelikte.

Türk askeri Amed-Sur’un etrafını kuşatma altına alıyordu. Hacı Lokman Birlik’i zırhlı araca bağlayıp yerlerde sürükleyen, “Türk’ün gücünü göreceksiniz” diye naralar atan, Taybet ananın cenazesini günlerce sokakta bekleten, Ekin Wan’ın çıplak bedenini erilliğin en çirkef haliyle teşhir edip işkence yapan faşizmin askeri gücü, Sur’un etrafını sarıp saldırmak için harekete geçiyordu. Her bir taşı, ağıt ve direniş olan evlerin duvarlarına saldırıya geçen askerlerin gölgeleri yansıyordu. Ve slogan olmaktan çıkıp eyleme dönüşüyordu duvarlardaki sözler: “Kahrolsun faşizm!”

Ersin Çelik’in yönetmenliği ile Rojava Film Komünü tarafından yapılmış olan “Ji Bo Azadiyê/Sonu Muhteşem Olacak” isimli filmde geçen bu birkaç saniyelik sahne, koca bir tarihi özetliyor belki de. Kobanê’de çekilmiş olan film, yalnızca 100 günlük destansı Sur direnişini konu etmiş olsa da aslında Kürt halkının topraklarına kök salmış zulmü ve buna karşı süren tarihi direnişi yansıtıyor perdeye. Ki bu tarih, hem yangın yerindeki Kürt halkına hem de farklı ülkelerin ezilenlerine aynı dilde anlatılamayacağı gibi iki saate de sığdırılması mümkün değildi. Birçok konuya yer vermeye çalışan film, mümkün olmayanı hedeflerken gerçekçi kalmayı başarmış ve tarih yazan kolektif bir çalışmanın ürünü olarak enternasyonal film festivallerinde gösterime sunulmuştur. Hindistan’da gerçekleşen Kolkata Enternasyonal Film Festivali tarafından seçilip gösterilen film, bu yıl ocak ayında düzenlenen Rotterdam Enternasyonal Film Festivali’nde de kapalı gişeyle büyük ilgi gördü.

“Yaşamın olduğu yerde film de çekilir!”

Ji Bo Azadiyê’nin bu kadar ilgi görme nedeni sadece görkemli bir direnişin filmleştirilmiş olması değil. Sinema tarihine iz bırakacak olan, filmin bir bütün yapım aşaması ve emek süreci de yeni bir filme konu olacak nitelikte. Rojava’nın bir yerinde savaş sürerken, diğer bir yerinde savaşın filmi çekiliyor ve buna dair gelen sorulara yönetmen Ersin Çelik “Yaşam varsa orada film de çekilir” sözleriyle karşılık veriyor. Ki filmin kendisi de direnenlerin diliyle, yaşamla bütünleşip yaşananların özüne yakın durmayı başarıyor. Sur direnişinde cephelerde olan ve filmde de kendilerini canlandıran Korsan Şervan ve Haki dahil olmak üzere oyuncuların çoğu DAEŞ vahşetine karşı silahları kuşanmış olan savaşçılardan oluşuyor. Komutan Çiyager’i canlandıran Rûbar Şervan da (Cihan Sever) o savaşçılardan biri olarak filmin çekimleri tamamlandıktan sonra mücadeleyi ön saflarda sürdürmeye devam ediyor ve 25 Ekim 2019 tarihinde Heftanin’de ölümsüzleşiyor.

Komutan Çiyager’in tereddütsüz bir şekilde ifade ettiği “Sonu muhteşem olacak” cümlesi filmde abartısız bir biçimde hayat buluyor. Burada İranlı şair Füruğ Ferruhzad’ın “Kuş ölür, sen uçuşu hatırla” dizelerini hatırlamakta fayda var. Mesele faşizmin Sur’a girmiş olması değil, zulme karşı boyun eğmemenin, kararlılığın ve çelikten iradenin, direnişi miras bırakanlara layık biçimde yerine getirilmiş olmasıydı. Yaşadığımız küçük dünyada büyük direnişlere tanık olduk. Ji Bo Azadiyê seyirciye tam da bunu anlatıyor.

Örgütlülüğün önemi…

Sanatın doğayı ve toplumu anlama aracı olarak örgütleyici, kavratıcı ve harekete geçirici özelliği açısından filmin zamanlaması da etkileyici olmuştur. Günümüzde direniş ve zaferleri devrimci mücadeleden kopuk yansıtıp içini boşaltan ve hakim sınıflara hizmet eden nice eserler karşımıza çıkarken, tam da böylesi bir süreçte faşizme karşı yürütülen savaşta örgütlülüğün belirleyiciliğini vurgulayan bu kolektif çalışma, sanat alanında da alternatifleri yaratmanın önemini göstermiştir.

Filmde dikkat çeken diğer bir nokta da kadın savaşçıların direnişteki rolü. Şehit düşen kardeşi hakkında daha fazla bilgi toplamak için Sur’a giden ve ilerleyen günlerde direnişe katılan Zilan’ın perspektifiyle anlatılan filmde, kadın direnişçilerin cüreti öne çıkıyor. Kadının eril zihniyete karşı verdiği mücadelede örgütsüz kaldığında yaşadığı baskıların filmde işlenmiş olması kadının mücadeledeki yerine değinilmesini sağlamıştır. Filmin bir sahnesinde iktidarını kurmaya çalışan erkeğin kadını bir köşeye sıkıştırıp “Evlenip gidelim buralardan” demesinin ardından, buna karşı örgütlü mücadelede yerini alan kadın savaşçı, erkek savaşçıya oranla daha fazla duvar kırması gerektiğini gösteriyor. Nice engelleri aşarak direnişin parçası olan kadınların Beritanlaştığını izliyoruz filmde.

Tarih yazanların güneşe uğurlandığı koşullarda, yoldaşlarını yitirmiş olmanın acısıyla çekilen bir film, üretilen bir eser topluma, çelişkilere ve direnişe ancak bu kadar yakın olup, bütünleşebilirdi. Devlet aciz bir şekilde Kürt halkını sindirme saldırılarını sürdürürken, faşizmin kahrolması için gemileri yakıp savaşanlar, yine gemileri yakanlar tarafından canlandırılıyor. Yaşamın her alanında sonu muhteşem olan direnişlerin senfonisi çalmaya devam ediyor. (Bir Partizan)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu