DerlediklerimizGüncel

Nubar Ozanyan | Büyük felaket

Şimdi biz uçurum ve yarıklarda katledilen, açlık-hastalık ve sıtmayla imha edilen Ermeni halkının evlatları olarak yükseklere adalet ve onur bayrağı çekerek haykırıyoruz. Nerede Ermeni kiliseleri, manastırları, okulları? Nerede Ermeni çocukları ve kadınları? Nerede evlerimiz, okullarımız, hastanelerimiz?

Her halk yaşadığı acıya, yarasına ve trajedisine bir tanım bulmaya çalışmıştır. Ermeni halkı, yaşadığı soykırım acısını “Büyük Felaket” olarak tanımlamıştır. Süryaniler “Seyfo”, Êzîdîler “74 Fermanı”, Kürtler “Ferman-Qîrkîrin-Komkujî” demiş. Pontuslu Rumlar “katliam,” Yahudiler de “Holokost” demiştir.

Ermeni halkının maruz bırakıldığı soykırımın üzerinden 106 yıl geçmesine karşılık soykırımı gerçekleştiren İttihatçı-Kemalist zihniyette değişen bir şey olmadı. Ne içerde ve ne de dışarıda barbar saldırganlıklardan vazgeçilmedi.

Soykırımlar süreci on dokuzuncu yüzyılın sonlarında, yirminci yüzyılın başlarında üç önemli siyasi iktidar odağı olan Sultan Abdülhamit-İttihat Terakki-Kemalistler tarafından uygulanmıştır. Küçük Asya’yı Hıristiyan halklardan arındırıp saf Türk yurdu yapmayı amaçlayanlar, ülkeyi halklar hapishanesinden halklar mezarlığına çevirdiler. Akıllarını sadece halkların katliamı için kullananlar, 1915 ve sonrası Ermeni-Asuri-Süryani halklarını 1919 sonrası ise Pontuslu Rumların imhasına ve 1923’e kadar geride kalan Hıristiyan halkların katledilmesini gerçekleştirdiler.

Kitlesel katliamlara uğrayan halklar, dünyada eşi benzeri olmayan ve sonradan Hitler’in de esin kaynağı olacak bir zulme uğradılar. Vicdanların asla kabul edemeyeceği bu kitlesel katliamların yegane suç ortağı Alman devletidir. Bu soykırımlarda 1.5 milyon Ermeni, 300 bin Süryani, 353 bin Pontuslu Rum katledilmiştir. Katledilen Êzîdî ve Kürtlerin sayısı yüz binin üzerindedir.

Farklı tarihlerde yaşanan bütün acılar karşısında bugün olduğu gibi dün de “Uygar Dünya” hep kör, sağır, dilsiz kalmıştır.

Soykırım, Ermenilerin, Asuri-Süryani ve Pontuslu Rumların üç bin yıllık tarihleri boyunca yaşadıkları topraklarından önceden düşünülüp planlanarak barbarca uygulanan toplu imha ve yok etme zulmüdür.

Kabul etmek gerekir ki; Ermeni Soykırımı (Mezs Yexerni-Büyük Felaket) üzerinden 106 yıl geçmesine karşın hakkında çok az şey bilindiği bir dönemi yaşamaya devam ediyoruz. Gerek inkar-yok sayma, çarpıtma ve gerçeği alt üst etme, kolaycı suçlama, basitleştirmeye dayalı Türk resmi tezi ve öğretisi tarafından dumura uğratılan, işgal edilip satın alınan beyinlerin çoğunlukta olması gerekse aydın-sol-sosyalist denilen kesimlerin İttihatçı-Kemalist ideolojiden oldukça etkilenmiş olmaları gerçeğin bilinmesine ve ortaya çıkarılıp yüzleşilmesine önemli oranda zorluk ve engel çıkarmaktadır. Soykırım bilincine ve fikrine sahip olanların ise baskıyla susturulmaya, zulümle sindirilmeye çalışılması gerçeğin gözüne bakılıp yüzleşilmesi ve suçların sorgulanması yolunu bir hayli uzatmaktadır.

Ermeni Soykırımı kitlesel kadın ve çocuk kırımıdır. Binlerce yıllık emek ve bilimle yaratılan tarihsel, sanatsal zenginliklerin ve kültürel birikimin, mimari değerlerin yok edilerek geride kalanların ise kaderine terk edilerek harabeye çevrilmesidir. Ermeni olmaktan başka her şey olunmasıdır. Kimliklerinden, değer ve birikimlerinden zorla koparılarak belleklerin silinerek asimile edilmesidir.

İki dağın arasında, iki kimlik ortasında sıkışmış, hiçbirine kendilerini kabul ettirememiş, hiçbiri olamama halinin acı resmidir. Soykırım sonrası yüz binin üzerinde kadın ve çocuk, zorbalıkla din ve kimlikleri değiştirilip Müslümanlaştırılıp Türkleştirilmiştir. Suriye’de de aynı şekilde yüzbinlerce Ermeni kadın ve çocuk Araplaştırılmış ve Kürtleşmiştir.

Soykırım, büyük insanlık trajedisi ve sosyolojik ve psikolojik travmadır. Kimlik ve inanç bunalımıdır. Kültürel ve dilsel yıkım ve bozulmadır. İnsanlığın düştüğü ve düşebileceği en derin uçurumdur.

Soykırım bilgisi ve tarih bilincine sahip olunmadan tutarlı ve dürüst bir devrimcilik yapılamaz. Soykırım gerçekliğiyle her yönüyle yüzleşilip, gerçekler sorgulanmadan dürüst bir tarih bilincine ve bunun ışık tuttuğu günü ve anı anlama devrimci temelde başarılamaz. Bugün yaşanan darlaşmanın ve sorunlara etkili müdahalelerde bulunamamanın nedenlerinden biri de tarihsel, toplumsal, kültürel geçmişle doğru bir temelde yüzleşememe, özellikle soykırım gerçekliğiyle hesaplaşmamaktır. Bu gerçekleştirilmediği içindir ki, soykırımı yapanların ideolojik duruşu cepheden mahkum edilmemiş, yer yer devrimci ve sol saflarda dahi bu ideoloji sahipleri “ilerici” olarak değerlendirilebilmiştir!

Şimdi biz uçurum ve yarıklarda katledilen, açlık-hastalık ve sıtmayla imha edilen Ermeni halkının evlatları olarak yükseklere adalet ve onur bayrağı çekerek haykırıyoruz. Nerede Ermeni kiliseleri, manastırları, okulları? Nerede Ermeni çocukları ve kadınları? Nerede evlerimiz, okullarımız, hastanelerimiz?

Eğer soykırım unutulursa bu, kurbanları tekrar kurban etmek olacaktır. Ancak hafıza katillerine şunu hatırlatmak isteriz; Biz başta Ermeni halkının devrimcileri olmak üzere Türkiye’nin diğer halklarından devrimciler olarak Ermenileri, Süryanileri, Pontus Rumlarını yeniden ve yeniden soykırıma maruz bırakılmasına izin vermeyeceğiz. Her fırsatta gerçeği haykırmaya devam edeceğiz. Sizler soykırımları unutturmaya çalışsanız bile biz sizlere kendi kanlı ellerinizle gerçekleştirdiğiniz trajediyi hatırlatmaya devam edeceğiz. (20.04.2021, Yeni Özgür Politika)

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu