GençlikGüncel

ÖZEL HABER | Berke Gök: “Bu direnişin insanları değiştirip dönüştürdüğünü düşünüyorum”

Boğaziçi’nden bir kısmını da bu sirayet etmiş durumda ama bu mikro milliyetçiliği/faşizmi aşacağımızı düşünüyorum.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından AKP’li Melih Bulu’nun Boğaziçi Üniversitesi’ne kayyum rektör olarak atanmasına karşı öğrenci ve akademisyenlerin protestoları, direnişi devam ediyor.

Direnişin üzerinden 90 gün geçti fakat geçen süre ne Boğaziçi öğrencilerini ve akademisyenlerini ne de direnişe destek olanları geri adım attırdı. Süreç içerisinde yaşanan polis saldırıları ve işkencesi ise sürüyor. Direnişin başladığı günden bu yana en az 800 kişi direnişe destek verdiği için gözaltına alındı, 10’dan fazla kişi ise tutuklandı. Halen 3 öğrencinin tutsaklık durumu devam ediyor.

Özgür Gelecek gazetesi olarak biz de direnişin ilk gününden itibaren eylemleri takip edip orada yaşananları okuyucularımıza ulaştırdık. Gazetemizin bu sayısında da direnişe dair Boğaziçi Üniversitesi fizik bölümü öğrencisi Berke Gök ile direnişe dair söyleşi gerçekleştirdik.

Okulunuza atanan kayyum rektör Melih Bulu’ya karşı 4 Ocak’tan itibaren bir direnişe başladınız. Bir Boğaziçi öğrencisi olarak kayyum rektör senin için ne demek? Bu kayyum zihniyetini inceleyecek olursan kayyum üniversitenin bilimsel akademik çalışmasını nasıl etkiliyor? Kayyum, üniversitenin bilimsel akademik çalışmasını nasıl etkiliyor?

Aslında kayyum atamak bir yerde bir okulun, oranın iradesini yok saymak demektir ve o iradeyi gasp etmektir. Okulumuzda ise kayyum, hem akademik olarak etkiliyor hem kulüp faaliyetlerini etkiliyor.

Yani bir Boğaziçi Üniversitesi öğrencisinin sosyal ve akademik yaşantısını engelliyor. Aynı zamanda atadıkları kayyumun onları atayanların ideolojisi ile hareket etmesi, üniversitemizin etik ilkelerine ve dünya çapındaki üniversitelerin genel durumuna aykırı bir şey çünkü akademi özgür olmak zorunda, bilim özgür bir ortamda yapılmak zorunda.

Bizim fizik bölümündeki hocalarımız her zaman ‘bilim değer gördüğü yerde, destek gördüğü yerde gelişir’ demişti. O yüzden kayyum atanması üniversite için olabilecek en kötü şeylerden biri. Bir de bunun rektör olması ve bütün kararların alınacağı mevkide olması sadece biz öğrencileri değil hocalarımızı, personeli, kampüs hayvanları da dahil bütün okul bileşenlerini etkiliyor.

Bu yüzden okulumuza kayyum atanmasının olabilecek en kötü şeylerden biri olduğunu düşünüyorum.

Evet sizde buna karşı bir eylemlilik sürecine girdiniz ve 90 günü aşan bir süredir direniş sürüyor bu süreçte yedi yüzden fazla gözaltı tutuklama ve saldırılarına maruz kaldınız. Devam eden bu direnişe dair, direnişin ilk gününden bu yana direnişin içinde olan biri olarak direniş hakkında ne söylemek istersin?

Ben direnişin başladığı ilk günlerden beri bilfiil içindeyim ve süreci hala gözlemleyip içinde olmaya devam ediyorum, süreci ve yol haritasını takip ediyorum. Benim gördüğüm, bu kadar süre geçmesine rağmen direnmeye devam etmeliyiz, sürece devam etmeliyiz hatta bunu sadece öğrenciler değil hocalarımız da istiyor bu genel bir kanıdır aslında.

Ancak şunu da görmek gerekir ki fiziksel eylemlere veya sanat faaliyetlerine, açık derslere vesaire insanlar çok katılım göstermiyor. Çünkü aynı zamanda dersler devam ediyor başka gündemler oluyor. Ki başka gündemler olduğu zaman biz bunları direnişimize dahil ediyoruz. Çünkü direnişimizde LGBTİ+’lar, kadın+lar gibi birçok özne var.

Üniversitenin bu özneleri için de mücadele devam ediyor. Tabii ki bu öznelere dokundukları zaman da bu tepkileri gösteriyoruz. Ya şunu da görmek gerekir ki Boğaziçi üniversitesi tüm bu özneleri ile birlikte kayyum zihniyetini kabul etmiyor ama eylemlik konusunda ortak bir karar yok gibi herkes bir şeyler yapmak istiyor bunların peşinden gidiyor ama bu kararlar çok ortaklaştırılamıyor.

Bahsettiğin özneler üzerinden devam edelim. Bugün LGBTİ+’lar Boğaziçi Üniversitesi direnişinin asıl öznesi ve kayyum rektör de gelir gelmez yaptığı ilk iş LGBTİ+ Çalışmaları kulübünü kapatmak oldu. Yine iktidarda Boğaziçi direnişine en çok buradan saldırıyor ama yine de siz savunmaya devam ediyorsunuz. Bu saldırılara veya buna karşı örgütlenen birleşik mücadeleye dair ne söylemek istersin?

Herhalde Türkiye’nin pek az yerinde LGBTİ+’ların rahat yaşayabileceği yerlerden birisi Boğaziçi Üniversitesi ve çevresidir. İnsanlar burada fobi ve şiddetten biraz daha azade bir alanda yaşayabiliyor, burada kendilerini rahat hissedebiliyorlar ve ülkede nefret söylemi bu kadar artmışken insanlar doğal olarak korkuyorlar.

Fakat polisler burada direnişte kadın ve LGBTİ+’lara karşı saldırılar oluyor, zorbalık yapıyorlar insanları takip ediyorlar. Bahsettiğimiz bu polis şiddeti ve tacizden dolayı Boğaziçi ve çevresi kadın+ ve LGBTİ+’lar için bir cehenneme dönmüş durumda. Ama biz yine de okulun bütün öğrencileri, hocaları ve tüm bileşenleri olarak herkesin eşit olabileceği, insan haklarından tartışmasız faydalanabileceği bir ortam yaratmak istiyoruz.

Onun dışında üniversitemizde hak arayan Bimeks işçileri de var, biz onların direnişine de destek verdik. Çünkü Bimeks’in sahiplerinden biri olan Vedat Akgiray bu okulda hoca ve orada işçilerin maaşlarını gasp etti biz onların da yanında oluyoruz.

Yani biz Boğaziçi öğrencileri olarak nerede hak gaspı varsa onların yanında oluyoruz. Ve tüm bu hak gasplarına karşı da birlikte direniyoruz diyebilirim.

Tabi bir de Kürt halkının yaşadıklarını ve onların iradesine atanan kayyumlara da değinmek istiyorum. Yani okulumuz bir devlet okulu ve her yerden öğrencinin her bölgeden insanın geldiği bir okul ve şunu görüyoruz ki Türkiye’nin siyasi geçmişi ve atmosferi belli. Ulusalcı milliyetçi insanlar kayyum atanmasını pekala kanıksamış görünüyor, çok karşı çıkmıyor.

Boğaziçi’nden bir kısmını da bu sirayet etmiş durumda ama bu mikro milliyetçiliği/faşizmi aşacağımızı düşünüyorum. Çünkü burada direniş sürdükçe insanlar farkına varıyor. İnsanlar diyor ki bizim bu yaşadıklarımızı Kürt halkı da yaşıyor başkaları da yaşıyor hak gasplarının farkına varıyorlar, empati kuruyorlar, empati kurdukça hak gasplarının daha çok farkına varıyorlar.

Ben bu yüzden bu direnişinde insanları değiştirip dönüştürdüğünü düşünüyorum.

 

Son olarak direnişin devamına dair neler söylemek istersin?

Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri olarak bir değişim istiyoruz aslında. Bu sadece Boğaziçi için değil tüm gençliği ilgilendiren bir durum, belli bir düşünce değişimi istiyoruz.

Bugün kadın+ların ve LGBTİ+’ların en acil sorunlarının çözüleceği, İstanbul sözleşmesinin tartışmaya bile açılmayacağı, düşüncelerin özgürce savunulduğu, önünün kapatılmayıp geliştirildiği bir demokrasiyi aslında hayal ediyoruz.

Belki radikal bir demokrasi, belki çoğulcu bir demokrasidir bu. İsteklerimiz taleplerimiz bunlar, herkesin kendi fikrini eşitçe sunabileceği bir demokrasi hayalidir.

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu