Manşet

Partizan:Korkmakta haklısınız, Kaypakkaya daima kâbusunuz olacak!

 

Faşist Türk devletinin komünist önder İbrahim Kaypakkaya korkusu bir kez daha “nüksetti”.

Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 2011 1 Mayıs’ında Kaypakkaya sloganı attıkları gerekçesiyle yoldaşlarımıza 10’ar ay; 18 Mayıs’ta aynı sloganı attıkları iddiasıyla “örgüt üyeliği ve propagandası yaptıkları” gerekçesiyle 7’şer yıl bir ay; 22 Nisan’da seçim tavrımızın ilan edildiği açıklamaya katıldıkları gerekçesiyle “örgüt propagandası” iddiasıyla 10’ar ay hapis cezası verdi.

Benzer biçimde DHF’li dostlarımıza çeşitli demokratik eylemler ve Kaypakkaya sloganları gerekçesiyle toplamda 56 yıl “ceza” veren Türk devleti Kaypakkaya’ya yönelik tavrını da “güncellemiş” oldu.

Yakın zamanda sanatçı Pınar Sağ ve Mehmet Özcan’a, yazar Temel Demirer’e açılan davaları da barındıran söz konusu Kaypakkaya fobisinin elbette bir nedeni ve açığa çıkardığı bir gerçek olmalı!

Türk hâkim sınıfları, AKP hükümeti eliyle işçi ve emekçiler; çeşitli milliyet ve inançlardan halkımız üzerindeki baskı, şiddet ve terör politikasını iyice derinleştirmekte kararlı. “İleri demokrasi”, “değişim”, “demokratikleşme” propagandasıyla hükümet olan ve bu imajını açılım parodisi ile geliştiren AKP, gerçekte Türk Ceza Kanunu ve Terörle Mücadele Kanununda yaptığı düzenlemelerle devrimci, yurtsever ve muhalif güçlere yönelik saldırganlığının ivmesini yükseltti. Kamuoyuna sık sık yansıdığı şekliyle, puşi takmak, evinde çakmak bulundurmak,  konser bileti satmak, demokratik eylemlere katılmak on yıllara varan hapis “cezalarıyla” cezalandırılıyor. Yapılan değişikliklerle devlet, yurtsever ve devrimci güçlerin merkezinde yer aldığı toplumsal muhalefet odaklarına yönelik kapsamlı bir saldırı konseptini yürürlüğe sokmuş durumda. İleri sıfatı ekleyerek ne kadar demokrasiden bahsedilse de, mahkemelerin verdiği kararlar bunun koca bir aldatmaca olmasından başka büyük bir sahtekârlık olduğunu gösteriyor.

Hrant Dink cinayetinde doğrudan sorumluluğu olan birçok bürokrat terfi ettirilip, katillere ödül gibi cezalar verilirken; Sivas davası zamanaşımından düşürülür ve buna tepki gösterenler devlet terörü ile terbiye edilmeye çalışılırken devletin adalet ve hukuktan, demokrasi ve insan haklarından ne anladığı açık değil midir?

Kürt ulusunun diline, kültürüne ve geleceğine sahip çıkmak adına yürüttüğü onurlu kavgada ibreyi, örgütlü güçlerden tüm halka çeviren Türk hâkim sınıflarının, Roboski de gerçekleştirdiği açık katliam ve Newroz’da ortaya koyduğu azgın şiddet devletin niteliğine çok açık birer delil değil midir?

Her şey çok açık bir şekilde göstermektedir ki, Türk hâkim sınıflarının komutasında devlet, işçi ve emekçilerin, Kürt ulusunun, ezilen azınlık milliyetlerin, çeşitli inançlardan ezilenlerin kanı ve canı üzerinde yükselmektedir! Faşizmin bir yönetim biçimi olduğu ülkemizde buna ruhunu gıdasını veren temel ideoloji Kemalizm’dir.

Türk devletinin son örnekte açığa çıkan biçimiyle Kaypakkaya korkusunun nedeni de bu olmalıdır! Kaypakkaya’nın geçmişten günümüze devrimci önderler içinde devletin özel bir ilgisine mazhar olması da bundandır.

Kaypakkaya’nın, Türk devletinin niteliği, Kemalizm, Kürt Ulusal Sorunu ve devrimde şiddetin rolüne ilişkin bilimsel tespitleri ve buna denk düşen kararlı, net duruşu kuşkusuz bu ilginin ana kaynağıdır.

Çeşitli dönemlerde, farklı biçimlerde açığa çıkan ve giderek gelişen Kaypakkaya korkusu bu ideolojinin yığınlarla kurduğu temasa verilen tepkidir.

Ancak bugüne değin yaşanalar göstermiştir ki, devletin yok sayma, gizleme, saklama politikalarına, bunun becerilemediği yerde azgın bir terör ve baskıyla sindirilme çabalarına karşın Kaypakkaya her geçen gün ezilen yığınların yüreğine daha fazla kök salmaktadır. Eşit ve bağımsız bir ülke isteyenler, sömürüsüz bir dünya arzulayanlar, dilini, kültürünü ve inancını özgürce yaşamak isteyenlerin adresi kuşkusuz Kaypakkaya çizgisi olacaktır.

Öyleyse açıkça söylemeliyiz ki, korkmakta haklısınız!

Kaypakkaya daima kâbusunuz olacak!

PARTİZAN

 

Daha fazla göster

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu